Bu yazıda, inşaat mühendisliğinde yapay zeka kullanımını mercek altına alacağız. Google eğilimlerine göre iki başlığın yanyana gelmesi 2004’lere kadar dayansa da asıl kırılma noktası McKinsey isimli ABD’li yönetim danışmanlık firmasının 2017 yılında inşaat sektörünün geleceğini yapay zekada gösteren bir çalışma yayınlamasıyla oluyor. Ardından da kimi zaman PR amaçlı, kimi zaman akademik amaçlı çeşitli marka ve kişiler çalışmalar yapıyor.
Örneğin; Japon inşaat üreticisi Komatsu, inşaat alanlarını daha güvenli hale getirmek için yapay zekadan yardım alma kararı aldı ve bunu Nvidia ile işbirliği yaparak gerçekleştireceğini açıkladı.
Genel fotoğrafa geri dönersek; günümüzde inşaat sektöründe kullanılan yapay zeka çözümleri ne durumda ?
Proje Takvimlerinin iyileştirilmesinde, önceden yaşanmış sayısız vaka makine öğrenmesiyle öğretilebilir ve tahmini takvim çıkarılabiliyor.
Görüntü tanıma ve sınıflandırma ile işçilerin güvenli olmayan davranışlarını tanımlama ve şantiyelerdeki iş akışlarındaki anormal durumlar tespit edilebiliyor.
Sensörlerden gelen veriler ile inşaat sürecinde yapılabilecek maliyet düşürme gibi çözümler uygulanabiliyor.
Bunların dışında inşaat sektörü ile çalışan, dolayısıyla yapay zeka çalışmalarının dolaylı olarak inşaat sektörünü etkileyeceği bazı sektörler var. Örneğin ulaştırma. Ulaştırmanın geleceği sürücüsüz araçlardan geçiyor. Aşağıdaki görselde otonom araçlar konusunda markaların aldıkları patent sayıları var. Bu tablo dahi olayın boyutunu gösterir türden.
McKinsey raporu sadece bu tarz yakın ilişki içinde olunan sektörlerin değil aynı zamanda ilaç sanayi gibi farklı sektörlerin de yapay zeka konusundaki kazanımlarının inşaat sektörüne aktarılabileceğini savunuyor.
Ayrıca 3 boyutlu tasarımlar ile önceden modellemede yapay zekanın alt alanı olan makine öğrenmesi yaklaşımlarıyla faydaları üst düzeye çıkarabileceğine değiniyor.
Bu açıdan bakıldığında neredeyse bir çok alandaki yapay zeka çalışmaları inşaat sektörüne aktarılabilir. Fakat daha somut olarak düşündüğümüzde karşımıza çıkan şey akıllı evlerin, akıllı binaların ve akıllı şehirlerin bir sonrasında doğal dil işleme ile birleşmiş ve belki şöyle tanımlanacak yaşayan ev, yaşayan bina ve yaşayan şehirler.
Yaşayan Evler , Binalar ?
Bunu biraz açalım. Mevcut akıllı ev sistemleri aslında geleneksel ev yaşantısının dijital ile birleşmesinden geliyor. Kullanılan yazılımlar geleneksel programlamadaki Verinin programa girdiği ve hesaplamayla sonuçların çıktığı türden altyapıya sahip. Fakat makine öğrenmesi yaklaşımında Veri ve Sonuçlar Programa giriyor ve hesaplama sonucu yeni bir program ortaya çıkıyor.
Kafanız karışmasın son derece basit. İlkinde program öğrenemiyor ikincisinde ise öğrenme yetisine sahip oluyor. Buna doğal dil işleme dediğimiz ve makinanın dili işleyebilmesi ve kullanabilmesi eklendiğinde ise artık evinizle konuşabiliyorsunuz.
Hali hazırda bu hayalin bir adım öncesini Las Vegas’ta bir otel yaptı. Her odaya bir dijital asistan, Amazon Echo, koydu.
Bu Amazon Echo’lar tabiri caizse sizin hizmetçiniz olarak görev yapıyor. Peki bu konsepti neden evin kendi içine gömmeyelim ? Amazon yerine neden evinizle konuşmayasınız ? Veya binanızla konuşmak ister miydiniz ?
Belki de bunlar çok gereksiz olarak gelebilir. Bunun en önemli sebebi ev, bina kavramına bakış açımız.
Bir kişinin yaşadığı evden beklentisi nedir ? Bu sorunun cevabı 30 yıl önceye göre aynı mı ? Özellikle gelir düzeyi arttıkça bu sorunun cevabının farklılaştığını görüyoruz. Artık “yaşam alanı” olarak bakılıyor ve konaklama dışında, spor, fitness gibi bir çok ihtiyacın içerisinde olduğu konseptler inşaa ediliyor. Yapay zekânın temelde değiştireceği aslında bu bakış açısı.
Belki de kapıdan girdiğiniz anda “yaşayan eviniz” sizin sağlık durumunuzu takip edecek, beslenme konusunda Jetgiller’deki Betty gibi olmasa da ev ile entegre bir yazılım yardımcı olacak. Dolayısıyla yapı firmaları sağlıktan beslenmeye kadar bir çok alanda çözümleri dahil ettikleri projelerini ortaya koyabilecek.